7.4.2010 / Bülent Çakar
Yayımlanma Tarihi : 07.04.2010 HAZİNE ZARARI NASIL ORTAYA ÇIKAR? GİDER KAYDEDİLMEMİŞ OLSA DAHİ TRANSFER FİYATLANDIRMASI KAPSAMINDA ÖRTÜLÜ KAZANÇ AKTARIMININ GERÇEKLEŞTİĞİ GÖRÜŞÜNDE OLAN VERGİCİLER DE VAR 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda yer alan transfer fiyatlandırması uygulamasına 1.1.2007 tarihinden itibaren başlanmıştır. Bilindiği üzere KVK’na göre kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım satımında bulunması halinde, tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı yapılmış sayılmaktadır. Örtülü olarak dağıtılan kazanç alım satımın yapıldığı hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kar payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılır. Buna göre daha önce her iki şirkette yapılan kayıtlar ve vergilendirmeler buna göre düzeltilir. Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımının ya düşük bedel ile satış yapan ilişkili kişinin diğer şirkete kazanç aktarımı yapması ya da yüksek bedelle satış yapan ilişkili kişiden alımı yapan şirketin diğerine kazanç aktarması şeklinde yapıldığı kabul edilmektedir. Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 11/1-c bendinde transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançların Kanunen Kabul Edilmeyen Gider kapsamında oldukları belirtilmiş olup, bu hükmün uygulaması ile ilgili mükelleflerdeki algılama, emsal bedel ile fiilen ödenen bedel arasındaki farkın ancak gider yazılmış olması halinde yani kazançtan indirilmiş olması halinde matrah farkının oluşacağı yönündedir. Bu şekildeki algılama, matrah farkının, mallarda ve diğer iktisadi kıymetlerde ancak satış veya amortisman yoluyla gider yazılan dönemlerde ortaya çıkacağı anlamına gelmektedir. Ancak mevcut düzenlemeye göre bu mümkün değildir. Çünkü KVK’nun 13’ncü maddesine göre örtülü kazanç dağıtımı şartların (ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak yapılan alım satımın) gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle yapılmış sayılır ve o dönem hesaplarının düzeltilmesi gerekir. Vergicilerin bir kısmı yapılan ödemenin muhasebede gider olarak kaydedilmese dahi ilgili yıl kazancına eklenerek üzerinden vergi alınması gerektiğini düşünmektedirler. Örneğin 500.000 TL emsal bedelli arsayı ilişkili kişiden 1.000.000 TL na satın alan şirket arsanın bedelini muhasebede ne direkt olarak ne de amortisman yoluyla masraf yazmasa dahi ilişkili kişiye dağıttığı kabul edilen 500.000 TL kazancı alım satımın yapıldığı dönem kazancına ekleyerek üzerinden vergi hesaplayacaktır. Bilindiği üzere KVK’nun 13’ncü maddesine 2008 yılından itibaren uygulanmak üzere kazancın örtülü olarak dağıtılması için hazine zararının doğması şartı konulmuştur. Hazine zararının tanımı ise, emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen fiyat ve bedeller nedeniyle kurum ve ilişkili kişiler adına tahakkuk ettirilmesi gereken her türlü vergi toplamının eksik veya geç tahakkuk ettirilmesi şeklinde yapılmıştır. Bu görüşü savunanlar, yapılan işleme ilişkin emsal bedel ile uygulanan bedel arasındaki farkın her halükarda, yani gider olarak yazılıp yazılmadığına bakılmaksızın taraflardan birinin kazancına eklenirken diğerinin kazancından düşülmesi şeklinde uygulama yapılması gerektiğini belirtmektedirler. Bu düşünce tarzı uygulamada peşin vergileme anlamına gelmekte ve kağıt üzerinde Hazine zararının çıkmasına yol açmaktadır.