27.4.2010 / Bülent Çakar
Yayımlanma Tarihi : 27.04.2010 GAYRİMENKUL SATIŞ ZARARININ GİDER YAZILIP YAZILAMAYACAĞI Zeki Gündüz Dünya Gazetesindeki 15.04.2009 tarihli köşe yazısında, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 5. Maddesinde yer alan kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların %75'lik kısmının kurumlar vergisinden istisna olması nedeniyle, bazı bakanlık görüşlerinde, bu istisna hükmü nedeniyle, satışta bir zarar oluşmuşsa bu zararın matrahtan indirilemeyeceğinin ileri sürüldüğünü yazmıştır. Bu görüşün dayanağının KVK’nun 5. maddesinin 3. fıkrasındaki, "iştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesinin kabul edilemeyeceği" şeklindeki düzenleme olduğunu, kâr etseydiniz %75'i vergiden istisna olacaktı, zarar ettiğinizde bu zararı gider olarak dikkate alamazsınız dendiğini belirtmiştir. Aynı tarihlerde (2007), İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı zararı indiremezsiniz derken (B.07.1.GİB.4.34.16.01/KVK-5/e), Gelir İdaresi Başkanlığının verdiği yazılı görüşte, zararın tamamının kurum kazancının tespitinde dikkate alınabileceği görüşünü verdiğini (23.08.2007/074720) aktarmıştır. Örnek olarak verdiği yargı kararında ise, geliri belli şartlarla vergiden istisna tutulan yurt dışı inşaat faaliyetinden doğan zararın yurt içi kazançlardan, yukarıdaki yaklaşım çerçevesinde, indirilemeyeceğinin iddia edildiğini, ancak İstanbul 6. Vergi Mahkemesi ve Danıştay 4. Dairesinin tarhiyatı terkin ettiğini (4.D.,20.5.1998 tarih, E.1997/6039, K.1998/2058) belirtmiştir. Konuya ilişkin olarak, gayrimenkul veya iştirak satışında oluşan zararın, istisna edilen kazanca ilişkin "gider" olarak addedilemeyeceğini, ayrıca bu zararın "istisna faaliyetten doğan zarar" olduğunun da ileri sürülemeyeceğini, çünkü ortada bir faaliyet değil "satış işlemi" olduğu görüşünde olduğunu belirtmiştir. Ayrıca istisnanın belli şartlara bağlandığını, o şartlar yerine getirilmezse istisnadan da yararlanabilmenin mümkün olmadığını, dolayısıyla, "Kâr olsaydı, şartlara uysaydın, istisnadan yararlanırdın, ortada "gider" veya "faaliyet zararı" olmasa da biz bunu indirtmeyiz" şeklinde özetlenebilecek, hukuki zemini olmayan bir yaklaşımın mevcut olduğunu yazmıştır. Gelir İdaresi Başkanlığı'ndan bir mükellef ve uygulamacı olarak bu tür çelişkili uygulamaları giderecek genel tebliğ açıklaması veya sirküler şeklinde, uygulamaya yön verici düzenlemeler beklediğini, inceleme elemanlarından da, bu tür idarenin çelişkili yönlendirmelerinin bulunduğu bir uygulama tespit ettiklerinde "vergi inceleme raporu" yazmak yerine, "görüş ve öneri raporu" yazarak önce konunun netleşmesinin sağlanmasına yardımcı olmalarını beklediğini, kaldı ki Maliye Bakanlığı'nın bu şekilde davranılması yönünde nedense kaale alınmayan yazılı emrinin de olduğunu belirtmiştir.