9.4.2007 / Osman Ayhan
1. Mali Kâr/Zarar - Ticari Kâr Zarar Nedir? Kurumlar Vergi kanununda kurumların bütün gelirleri ve giderleri ticari faaliyet olarak kabul edilmekte, ticari faaliyet içinde bütün olarak değerlendirilmekte ve hesap dönemi sonunda kâr veya zarar oluşmaktadır. Dolayısıyla tüm gelir unsurlarına ilişkin gelirler ve giderler kâr veya zarar tespitinde toplama dahil edilmektedir. Tüm faaliyet sonucu oluşan kâr vergilenmekte, zarar ise kanunun 9 ncu maddesinde belirtildiği üzere sonraki yıl gelirlerinden mahsup edilmek üzere devredilmektedir. Bahsedilen kâr veya zararları iki türlü algılamak gerekiyor. Kanunda yer alan ve tamamıyla vergi matrahı tespiti ile ilgili olan mali kâr veya mali zarar kavramlarıdır. Oysaki işletmelerin tüm gelir ve giderleri ticari faaliyet gereği olarak ortaya çıkmakta ve kâr-zarar ticari olarak oluşmaktadır. Yani kurumu ilgilendiren kâr gerçek anlamda ticari kâr veya ticari zarardır. Dolayısıyla kâr veya zararı;
2. Kurumların Mali Zararları Nasıl Mahsup Edilecektir? Kanundaki ifadesi ile kurumların ticari faaliyetlerinden doğan zararları belli şartlarla sonraki dönemlerde doğan kazançlardan indirilebilmektedir. Bunlar kurumlar vergisi beyannamesinde;
geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar kurum kazancından indirilebilir. Bu durumda geçmiş yıllara ait beyannamelerde yer almayan bir zararı sonraki dönem beyannamesinde mahsup etmemiz mümkün bulunmamaktadır. Bir hesap döneminde oluşan mali zararın, sonraki 5 hesap döneminde oluşacak mali kârlardan mahsup edilememesi durumunda kalan tutarın mahsup imkanı yoktur. 3. Enflasyon Düzeltmesi Yapılan Geçmiş Yıl Zararları Nasıl Dikkate Alınacaktır? Kurumlar Vergisi mükelleflerinin 1.1.2005 tarihinden sonra verdikleri veya verecekleri kurumlar vergisi ve geçici vergi beyannamelerinde mahsup edecekleri geçmiş yıl zararlarından 2003 ve önceki dönemlerine ait olanlarını düzeltilmiş değerleri ile değil, kayıtlı değerleriyle dikkate almaları gerekmektedir. Dolayısıyla 2003 yılındaki enflasyon düzeltmesi ile, 2003 ve önceki yılların mali zararlarında meydana gelen olumlu veya olumsuz farklar dikkate alınmamaktadır. 2004 ve sonraki yıllara ait geçmiş yıl zararları ise; enflasyon düzeltmesine tabi tutulmuş değerleriyle dikkate alınacaktır. İlgili yıllar için enflasyon düzeltmesi yapılması zorunlu tutulmamış ise kayıtlı değeri mali zarar olarak değerlendirilecektir. 4. Vergi Barışından Yararlanılması Halinde Geçmiş Yıl Zararları Ne Olacaktır? 4811 Sayılı Vergi Barışı Kanunu�nda belirtildiği üzere kurumlar vergisi mükelleflerinin matrah artırımında bulundukları yıllara ait (en son artırım 2001 yılı içindir) mali zararların % 50'si, 2002 ve izleyen yıllar kârlarından mahsup edilememektedir. 2006 yılı kurumlar vergisi beyannamesinde mahsup edilecek en eski zarar 2001 olduğuna göre, matrah artırımında bulunulmuş olmak kaydıyla 2001 yılı mali zararının % 50�si kazançtan mahsup edilebilecektir. 5. Devir ve Tam bölünme Halinde Zarar Mahsubu: Kurumlar, kendi ticari faaliyetleri yanında bazen başka ticari kurumların devir alınması ile bu firmaların varlıklarına sahip olabilmektedirler. Yine tam bölünme gerçekleşmesi ile ortaya çıkan yeni kurumlar bölünen kurumun varlıklarına sahip olmaktadırlar. Bu gibi durumlarda varlıklarını devralan kurumlar, devralınan veya bölünen kurumların zararlarını belli şartlarla kazançlarından mahsup imkanına sahiptir. Bunlar;
Burada bahsedilen öz sermaye; kurumun VUK uyarınca devir veya bölünme tarihi itibarıyla tespit edilmiş olan öz sermayesidir. VUK�nda öz sermaye; �aktif toplamı ile borçlar arasındaki fark� olarak tanımlanmıştır. Devralınan veya bölünen kurumun öz sermaye tutarının sıfır veya negatif olması halinde bu kurumların zararlarının mahsubu mümkün değildir. Devir ve bölünme halinde zarar mahsubunun yapılabilmesi için;
gerekmektedir. Şartların ihlali halinde zarar mahsubu olanağı ortadan kalkacağından, gerekli düzeltme işlemi yapılacak; yersiz zarar mahsubu nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler için vergi ziyaı doğmuş sayılacaktır. Devralınan zararlar, devir tarihinden itibaren değil, devreden veya bölünen kurumda doğduğu dönemden itibaren beş yıllık süre içinde mahsup edilebilecektir. Devir ve bölünme halinde mahsup edilebilecek zararlar, hangi hesap dönemine ait olduğu devralan kurumların beyannameleri ekinde ayrıca bildirilmek şartıyla, mükelleflerce serbestçe belirlenebilecektir. 6. Yurt Dışı Zararlar Mahsup Edilebilir mi? Kurumların yurt dışı faaliyetlerinden zarar doğması halinde, belli koşullar dahilinde yurt dışı zararların kurum kazancından indirilebilmesi mümkündür. Ancak, kazançları Türkiye�de kurumlar vergisinden istisna edilen faaliyetlere ilişkin yurt dışı zararların mahsup imkanı yoktur. Örneğin, yurt dışı inşaat ve onarım işlerinden elde edilen kazançlar Türkiye�de kurumlar vergisinden istisna edilmiş olduğundan, bu faaliyetlerden zarar doğması halinde, bu zararlar diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlardan indirim konusu yapılamaz. Türkiye�de indirim konusu yapılan yurt dışı zararların ilgili ülkede mahsup edilmesi veya gider yazılması halinde, Türkiye�de beyannameye dahil edilecek yurt dışı kazanç, mahsup ya da gider yazılmadan önceki tutar olacaktır. 7. Yurt Dışı Zararların Mahsup Şartları Nedir? Kurumların yurt dışı faaliyetlerinden doğan zararlarını, Türkiye�de beyan ettikleri kazançlardan indirebilmeleri için faaliyette bulundukları ülkenin vergi kanunlarına göre beyan ettikleri vergi matrahlarını (zarar dahil), her yıl o ülke mevzuatına göre denetim yetkisini haiz kuruluşlara incelettirip rapora bağlatmaları ve bu raporun aslı ile birlikte tercüme edilmiş bir örneğini Türkiye�deki ilgili vergi dairesine vermeleri şarttır. Ayrıca, söz konusu denetim kuruluşlarınca hazırlanan rapor ekinde yer alacak vergi beyanları ile bilanço ve gelir tablosunun, yabancı ülkedeki yetkili makamlara onaylatılması zorunludur. Faaliyette bulunulan yabancı ülkede denetim yetkisini haiz bir denetim kuruluşunun olmaması halinde, her yıla ait vergi beyannamesi ve eki bilanço ile gelir tablosunun, yabancı ülkenin yetkili makamlarından alınacak veya onaylatılacak birer örneğinin, mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa orada Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı mahiyetteki temsilcilerine onaylatılarak, aslının ve tercüme edilmiş bir örneğinin ilgili vergi dairesine verilmesi gereklidir. Mükelleflerin yurt dışı zararlarını mahsup edebilmeleri için maddede belirtilen esaslara göre hazırlanmış son beş yıla ilişkin raporlarını ilgili vergi dairesine ibraz etmiş olmaları gerekmektedir. Ancak, mükelleflerin söz konusu raporları ilgili vergi dairesine ibraz etmemiş olmaları halinde ise bu dönemlere ilişkin raporların zararın mahsup edileceği ilgili dönemde ibraz edilmesi de yeterli olacaktır.