25.5.2018 / Bülent Çakar
SEÇİM EKONOMİSİ Bülent ÇAKAR 14.05.2018 Seçim nedeniyle seçim ekonomisine yönelik adımlar atılmaya devam ediyor. Son olarak, “Vergi ve prim borçlarının yapılandırılması, emeklilere dini bayramlar öncesi ikramiye ödenmesi, imar barışı, üniversitelerden kaydı silinenlere af” gibi düzenlemeleri de içeren kanun tasarısı TBMM de kabul edildi. Bu Kanun ile, milyonlarca vatandaşın vergi ve vergi cezaları, bazı idari para cezaları, ecrimisil ile öğrenim ve katkı kredisi gibi bazı kamu alacakları, gümrük vergileri ve bu vergiye ilişkin idari para cezaları, sigorta primleri, topluluk sigortası primleri, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi ile bu alacaklara ilişkin her türlü faiz, zam, gecikme zammı, gecikme faizi, cezai faiz, gecikme cezası gibi fer'i alacakları yeniden yapılandırılıyor. Ayrıca, ruhsatsız veya ruhsata ve imar mevzuatına aykırı yapılar için, arsa emlak değeri ile yapı yaklaşık maliyeti toplamı üzerinden konutlarda yüzde 3, ticari kullanımlarda yüzde 5 oranında kayıt bedeli alınarak mevzuata aykırı durumları ortadan kaldırılıyor. Yaşlılık aylığında, yüzde 100'e yakın artış sağlanıyor. Emeklilere Ramazan ve Kurban bayramlarında 1000'er lira ikramiye verilecek. İş yeri açan 18 yaşından büyük, 29 yaşından küçük girişimcilerin bir yıllık sigorta primleri Hazine tarafından karşılanacak. 5 Mayıs 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile; Kadın çalışanların kreş harcamaları için kreşlere yapılan ödemelerin, her bir çocuk için aylık asgari ücretin % 50 sini aşmayan kısmı çalışana verilmiş ücret sayılmayacak, gelir vergisine tabi tutulmayacak. Bazı alkollü içkilere ilişkin ÖTV asgari maktu vergi tutarları yeniden belirlendi. Sanayi sicil belgesi sahibi mükelleflerce alınan makine ve teçhizatın,amortisman oran ve süreleri, faydalı ömür sürelerinin yarısı dikkate alınmak suretiyle hesaplanabilecek ve KDV Kanunun geçici 39 uncu maddesine göre katma değer vergisi istisnasına tabi olacak. Gayrimenkullerin alım satımında, devir eden ve devir alan için ayrı ayrı ödenmesi gereken “binde 20” nispetinde alınan tapu harcı 31/10/2018 tarihine kadar “binde 15” olacak. Teslimi %18 oranında KDV’ye tabi olan konutların 31/10/2018 tarihine kadar teslimlerinde uygulanacak KDV oranı %8’e düşürüldü. Bunlar gibi genişletici maliye politikaları devam ederken, Merkez Bankası, 25 Nisanda, geç likidite penceresi borç verme faiz oranını 75 baz puan artışla yüzde 12,75 den 13,50'ye yükseldi. Merkez Bankası, geç likidite penceresi faizini, yaklaşık 4 ay önce 50 baz puan artırmıştı, ancak anlaşılan tekrar artırma gereği duyd. Bilindiği üzere Merkez Bankası piyasayı bu faiz oranından fonlamakta ve bu nedenle, geç likidite penceresi faiz oranı, Bankanın para politikasında kullandığı en önemli araç olarak görülmektedir.. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu yaptığı açıklamada, faiz artırımının nedenini, iç ve dış talebin büyümeye devam etmesi olarak açıklamıştır. Açıklamada, enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler ile ithalat fiyatlarındaki yükselişin enflasyon riskini artırdığı, fiyat istikrarını desteklemek amacıyla ölçülü bir parasal sıkılaştırma yapılmasına karar verildiği, ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabileceği belirtilmiştir. Bu seviyedeki faiz oranı artışının iç talebi frenleyip frenlemediğini söylemek için henüz erken, ancak 25 Nisandan bu yana ABD Doları 4,10 TL’dan 4,31 TL’na, Euro ise 5 TL’dan 5,14 TL’na yükselmiştir. Diğer bir deyişle yapılan faiz oranı artışı dövize olan talebi durdurmamış, enflasyon üzerindeki maliyet baskısı artarak devam etmiştir. Diğer bir deyişle, bir yandan piyasanın ateşini söndürmek amacıyla, TCMB faiz artışı yapmakta, öte yandan, 24 Haziran seçimleri nedeniyle, piyasayı canlandıracak adımlar atılmaktadır. IMF RAPORU Mülkiyeden hocam sayın Korkut Boratav, 11 Mayıs tarihinde yayınlanan makalesinde, IMF’nin Türkiye için hazırladığı 2018 ekonomik raporunda, bazı önemli tespit ve önerilerde bulunduğunu belirtmiştir. Rapor’un Mart 2018’deki ekonomik sorunlarla ilgili teşhisleri şöyledir: Kamu maliyesinin beslediği ve gevşek para politikalarıyla desteklenen iç talep artışları, ekonomiyi 2017’de aşırı ısındırmış; enflasyonun ve cari açığın artmasına yol açmıştır. Konut ve inşaat sektörlerinde aşırı üretim söz konusudur. Bugünkü finansal kırılganlıklar sürdükçe genişletici maliye ve para politikalarında ısrar etmek sonuçsuz kalır; tehlikeli olabilir. Raporda,büyüme sürecini kısıtlayan kırılganlıklara ilişkin göstergeler şöyle sayılmıştır: Yıllık dış finansman gereksiniminde artış, Dış finansmanda “sıcak”, istikrarsız kalemlerin artan önemi,. Net uluslararası yatırım pozisyonun sürekli bozulması ve “eksi” yüzde 53 ile benzer ülkelerden çok daha kötü duruma gelmesi, Artış eğilimi gösteren cari işlem açığının 2017’de yüzde 5,5’e çıkmış olması, Dış borç / millî gelir oranı, Rezervlerin yetersizliği. Rapor, şu sonuca ulaşıyor: “İleri ekonomilerde para politikalarının [politika faizlerinin] normalleşmesi veya yükselen piyasalarda artan risk primi dış finansman maliyetini yükselttiğinde Türkiye ekonomisi bu kırılganlıklar nedeniyle daha da kötü etkilenecektir.” IMF Raporu, 2017’de ekonomiyi aşırı ısındıran genişleyici maliye ve para politikalarına bu yıl son verilmesini ısrarla öneriyor. IMF Raporu’na göre, aşırı ısınma tespitleri, uluslar arası yatırımcıları olumsuz doğrultuda etkilerse, Türkiye’den hızlı sermaye çıkışları beklenir. O zaman, 2019’da iktidarda kim olursa olsun, IMF’ye kredi talebiyle yönelmek, pratik bir seçenek olarak gündeme gelecektir. Bugünlerde Arjantin, benzer nedenlerle IMF’ye başvurmuştur. Rapor’daki politika önerileri olası bir 2019 kredi anlaşmasının koşulları hakkında fikir vermektedir. Maliye politikasında, geleneksel kamu açığı oranlarında sert daralma öneriliyor: Faiz dışı kamu fazlası 2018’de (yüzde olarak) eksi 1,5’tir, 2019’da artı 0,5’e dönüşmelidir. Önerilen kemer sıkma, milli gelirin yüzde 2’sine ulaşıyor. IMF Raporu, ısrarla Kamu-Özel Ortaklığı ve Varlık Fonu uygulamalarında, hesap vermede, denetimde berraklık talebine bulunuyor. Para politikasında TCMB özerkliği ve etkili parasal daralma vurgulanıyor. Katı enflasyon hedeflemesi sürdürülüyor; geç likidite penceresi faiz oranının 1-3 puan arası (yani yüzde 14,5-16,5’e) artırılması öneriliyor. Son olarak, “işgücü piyasasının esnekleşmesi” önerileri somutlaştırılıyor: Kıdem tazminatının reformu [yani tasfiyesi], asgari ücretlerin ve memur maaşlarının enflasyona endekslenmesine son verilmesi, geçici istihdam uygulamalarının yaygınlaştırılması, gönüllü özel emeklilik sisteminin zorunlu hale getirilmesi gibi… Sayın Korkut Boratav’ın makalesinde değindiği IMF raporu hayli karamsar bir tablo çiziyor. Ekonomiye ilişkin rakamlar raporu teyit ediyor. Sonuç olarak, seçimlerden sonra, hep birlikte acı ilaç içmeye hazır olalım.