29.5.2018 / Bülent Çakar
CARİ AÇIĞIN FİNANSMANI VE KIRILGANLIK Bülent ÇAKAR 28.05.2018 Gelişmekte olan ekonomilerin, büyürken yaptıkları yatırımlar, yurt içi tasarruflarının yeterli olmaması nedeniyle, genellikle dış kaynakla finanse edilmekte, elde edilen kaynaklar doğru kullanılmadığı için, artan büyüme ile birlikte tasarruf düzeyi artmamakta ve borçlanma yoluyla temin edilmiş olan dış kaynağın faizini ödemek için yeni dış kaynağa ihtiyaç duyulmaktadır Bu durumda ekonomide cari açığın sürdürülebilirliği giderek sorun olmaya başlamakta ve ekonomi için bir tehdit unsuruna dönüşmektedir. Yapılan araştırmalar, cari açığın tehdit unsuru olmaya başladığı seviyenin, genelde ülkenin cari açığının GSYİH’na oranının, %5 düzeyini aştığı seviye olduğunu göstermektedir. Türkiye’de de buna benzer süreçler yaşanmış, 1994, 1999 ve 2001 ekonomik krizlerine sebep olan unsurların başında cari açığın sürdürülemeyecek seviyeye ulaşması gelmiştir. Son 20 yılda cari işlemler dengesine göz attığımızda, cari açığın en büyük nedeni olarak karşımıza, mal dengesi, yani ithalat ihracat açığı çıkmaktadır. Mal dengesinin en önemli alt kalemi ise, yaklaşık %70 ile ara mal (hammadde) ithalatıdır. Bu durum, yukarda sözünü ettiğimiz, büyüme-cari açık ilişkisine işaret etmektedir. Cari açık veren ekonomiler, bu açığı finanse edebilmek için, ya dışarıdan borçlanmakta, ya varlık satmakta ya da altın ve döviz rezervlerini kullanmaktadır. Cari işlemler dengesindeki, finans hesabının alt kalemleri olan doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları, diğer yatırımlar ve bunlara ilaveten rezerv varlıklar cari açığın finansman kaynaklarıdır. Diğer yatırımlar kaleminin içinde en önemli kalem dış borçlanmadır. Cari açığın dışarıdan borçlanılarak finanse edilmesi dış borç stokunu arttırır. En sağlıklı finansman kaynakları borç doğurmayan ve uzun vadeli olanlar, en riskli finansman kaynakları ise, borç doğuran ve kısa vadeli olanlardır. Kısa vadeli finansman kaynakları, portföy hesabı içinde yer alan hisse senetleri ve yabancıların devlet iç borçlanma senetleri alımı ile diğer yatırımlar içinde yer alan bankaların yurtdışından temin ettikleri kısa vadeli banka kredileri, yurtdışından temin edilen kısa vadeli diğer sektör kredileri ve bankalardaki yabancıların mevduat hesabı toplamından oluşur. Uzun vadeli finansman ise, doğrudan yatırımlar, portföy hesabı içinde yer alan Hazine tahvil ihracı ve bankalar tahvil ihracı ile diğer yatırımlar içinde yer alan yurt dışından temin edilen uzun vadeli banka kredileri ve diğer sektör kredileri kalemlerini içerir. Borç doğurmayan finansman kaynakları, doğrudan yatırımlar, portföy hesabındaki hisse senetleri ve diğer yatırımlar altındaki diğer yükümlülüklerdir. Borç doğuran finansman kaynakları ise, portföy hesabı içindeki borç senetleri, diğer yatırımlar içindeki ticari krediler, krediler, mevduatlar ve diğer yükümlülüklerdir. Kısa vadeli dış borçlanma ve hisse senetlerine yönelik portföy yatırımları yoluyla gelen döviz, sıcak para olarak nitelendirilip cari açığın riskli finansmanını oluştururken; doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve uzun vadeli dış borçlanma şeklinde gelen döviz, cari açığın sağlıklı finansmandır. Cari açık, finans hesabı ile finanse edilemezse, ödemeler bilançosunun net hata noksan hesabı ile finanse edilir. Net hata noksan hesabı, kayıt dışı (bilinmeyen) döviz giriş ve çıkışlarının net dengesini gösterir ve net değer pozitif olduğu sürece cari açığı finanse eder. Bu finansman kaynağı da güvenilir bir finansman kaynağı değildir. Finans hesabı ile net hata ve noksan hesabındaki döviz girişleri cari açığın finansmanında yetersiz kalırsa, açık, rezerv varlıklardan karşılanır. Resmi rezervler hesabı merkez bankasındaki döviz ve altın varlıkları ile IMF nezdindeki özel çekme haklarından (SDR) oluşur. Son 10 yılda, ABD ve AB'nin genişlemeci parasal politikaları ve düşük faiz politikaları sonucu dünyada ortaya çıkan likidite bolluğu Türkiye'ye düşük maliyetli sermaye girişini kolaylaştırırken, düşük faiz ve dalgalı kur rejimini uygulamak mümkün olmuştur. Diğer bir deyişle, ekonomik büyüme, cari açık finans hesabının diğer yatırımlar alt kaleminde yer alan dış borçlanmayı artırmıştır. 2017 yılında cari açığın gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 5,5 olmuştur. 2016 yılında bu oran yüzde 3,8 idi. Bu, önemli bir artışa tekabül etmektedir ve aynı zamanda kritik olan % 5’ in üzerindedir. Bazı durumlarda, kritik oranın üzerinde ve süreklilik arz eden cari açıkların var olduğu ekonomilerde uluslararası sermaye piyasalarına erişimin aniden sona ermesi, yani ülkenin ihtiyacı olan dış kaynağa artık ulaşmanın imkânsız hale gelmesi durumu ile karşılaşılabilmektedir. Yunanistan’da yaşanan 2009 krizi buna örnektir. Bu durumlarda ekonomiler, dış kaynak bulabilmek için yüksek faizler ödemekte, yabancıların en verimli şirketleri satın almasını özendirmekte, gayrimenkul satışına dayanan gelir elde etme yöntemine baş vurmakta, yani ülke kaynakları ucuza elden çıkarılmış olmaktadır. Son bir yıldır, Amerikan Merkez Bankasının bilançosunu küçültme ve faiz artırmaya yönelik politikaları, cari açık ile büyüyen ülkeler açısından dış kaynağın kıt ve daha maliyetli hale gelmesine yol açmaktadır. Bu durumda gelişen ülke paraları ABD Doları karşısında değer kaybetmeye başlamışlardır. Türkiye’de bu süreç, içerideki bazı etkenler nedeniyle daha şiddeti yaşanmaktadır. Sonuç olarak, ülkenin ekonomik büyümede dışarıya bağımlılığı, uzun dönemde sürdürülebilir büyümeyi sıkıntıya sokmaktadır. Sorunun çözümü, öncelikli olarak ekonomide yapısal dönüşüme, yani ülkenin dış dünyayla rekabet edebilir kalitede ve fiyatlarda aramalları ve tüketim malları üretebilmesine ve zamanla iç tasarruflarını bu yatırımları finanse edecek büyüklüğe çıkarabilmesine bağlıdır.