13.8.2007 / Hüseyin Öncü
Katma Değer Vergisi Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten bu yana bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek belirlendiği işlemlerde satıcı lehine veya aleyhine oluşan kur farklarının KDV karşısındaki durumu sürekli sorun teşkil etmişti. Konu ile ilgili olarak mükellefler farklı gerekçelerle farklı uygulamalar yapmışlardır ve halen yapmaktadırlar. Vergi İdaresi 105 seri nolu KDV Genel Tebliği yayınlanıncaya kadar konu hakkında vermiş olduğu muktezalar ve 14 nolu KDV sirküleri dışında çok net bir düzenleme yapmamıştır. Yazımızda yeni yayımlanan 105 nolu KDV Genel Tebliğinde yer alan düzenlemelerde dikkate alınarak konu ele alınacaktır. 105 nolu KDV Genel Tebliğine göre; bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek ifade edildiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olayın vukuu bulduğu tarihten sonra ödenmesi halinde, satıcı lehine ortaya çıkan kur farkı esas itibariyle vade farkı mahiyetinde olduğundan, matrahın bir unsuru olarak vergilenmesi gerekmektedir. Bu yaklaşımın esas dayanağını kur farkının vade farkı gibi değerlendirilmesi teşkil etmektedir. Vade farkı KDVK�nun 24/c maddesinde matrahın unsuru olarak sayılmıştır. Dolayısıyla vade farkı KDV� ne tabi olduğuna göre, kur farkları da vade farkı gibi mütalaa edildiği için KDV� ne tabi olması gerekmektedir. Bu noktada tartışmaya değer olan konu kur farkı gerçekten vade farkı mahiyetinde midir? Ticari işlemlerde vade farkının ödenip ödenmeyeceği ile vadesi ve faiz oranı işlemin taraflarınca serbestçe belirlenebilmektedir. Dövizli veya dövize endeksli işlemlerde ise kur farkı tarafların iradesi dışında tamamen Dünya ve Ülke konjektürüne bağlı olarak oluşmaktadır. Vade farkı satıcı lehine hesaplanmasına karşın kur farkı satıcı lehine olabileceği gibi satıcı aleyhine de oluşabilmektedir. Öte yandan, satıcı ile alıcı arasında başlangıçta belirlenmiş olan teslim ya da hizmet bedelinin, alıcı lehine indirime gidilmesi genelde peşin veya vadesinden önce ödeme hallerinde uygulanmaktadır. Oysa herhangi bir erken ödeme söz konusu olmadığı halde Türk Lirasının yabancı para karşısında değer kazanması halinde satıcı aleyhine kur farkı oluşmaktadır. Bu durumda satıcının eline geçecek bedelin teslim tarihindeki bedele göre ödeme tarihinde azalmış olmasının vade farkının mahiyeti ile bağdaşması mümkün değildir. Vergi idaresinin yaklaşımına göre kur farkları vade farkı mahiyetinde olsaydı satıcı aleyhine gerçekleşmezdi. Kişisel görüşümüz kur farkının vade farkı mahiyetinde olmadığını düşünmemize rağmen vergi idaresinin düzenlemelerine uymak durumundayız. Tebliğ ile yapılan düzenleme kur farklarının KDV karşısındaki durumuna kısmen açıklık kazandırmıştır. Yazımızın sonraki bölümlerinde tebliğ ile yapılan düzenlemelere değinmeye çalışacağız. 105 nolu KDV Genel Tebliğine göre oluşan kur farkı için fatura ne zaman düzenlenecektir ve KDV oranı ne olacaktır? Tebliğde yer alan konu ile ilgili düzenlemede �teslim ve hizmetin yapıldığı tarih ile bedelin tahsil edildiği tarih arasında ortaya çıkan lehte kur farkı için satıcı tarafından fatura düzenlenmek ve faturada gösterilen kur farkına, teslim veya hizmetin yapıldığı tarihte bu işlem için geçerli olan oran uygulanmak suretiyle KDV hesaplanacaktır� denilmektedir. Bu açıklamadan anlaşıldığı üzere kur farkı faturası işlem bedelinin tahsil edildiği tarihte düzenlenecektir. Bedelin tahsil edildiği tarih itibariyle kur farkı tutarı kesinleşmiş olacaktır ve faturanın kesinleşen kur farkı tutarına düzenlenmesi doğru olacaktır. Dolayısıyla bedel tahsil edilmediği sürece 213 sayılı VUK� nun 280. Maddesi gereğince yapılması gereken döviz değerlemeleri neticesinde oluşan kur farkları için fatura düzenlenmesi gerekmemektedir. Yani bedel ödenmediği sürece Geçici Vergi ve hesap dönemi sonunda yapılacak döviz değerlemesi neticesinde ortaya çıkan kur farkları için fatura düzenlenmesi gerekmemektedir. Ancak 213 sayılı VUK� nun 280. Maddesi gereğince yapılan döviz değerlemeleri neticesinde ortaya çıkan lehte ve aleyhte kur farklarının gelir, gider veya maliyet hesaplarına kaydedilmesi gerektiğinin de unutulmaması gerekir. Kur farkı ile ilgili olarak KDV nasıl hesaplanacaktır ve KDV oranı ne olacaktır? Tebliğde kur farkının nasıl hesaplanacağı net olarak belirtilmemiştir. Ancak vergi idaresinin kur farklarında KDV uygulaması ile ilgili olarak vermiş olduğu muktezalarında KDV� nin iç yüzde ile hesaplanması gerektiği açıklanmıştır. Bizim de görüşümüz kur farkı üzerinden KDV� nin iç yüzde ile hesaplanması gerektiği yönündedir. Çünkü kur farkı KDV dahil toplam alacak veya borç üzerinden hesaplanmaktadır. Döviz cinsinden olan borcun ödenmesi veya alacağın tahsil edilmesi sonucunda oluşan kur farkı üzerinden ayrıca KDV hesaplanması durumunda döviz cinsinden borç veya alacak bakiyesi kalmamasına rağmen cari hesapta ayrıca hesaplanan KDV kadar fark ortaya çıkacaktır. Döviz cinsinden borç ödendiğine veya alacak tahsil edildiğine göre ortaya çıkan kur farkına uygulanan KDV� den dolayı bir farkın oluşmaması gerekir. Kur farkı üzerinden iç yüzde ile KDV hesaplanması durumunda herhangi bir fark ortaya çıkmayacaktır. Kur farkı üzerinden hesaplanacak KDV oranının teslim ve hizmetin yapıldığı tarihte bu işlem için geçerli oranda KDV hesaplanması gerektiği açık bir şekilde ifade edilmiştir. Örneğin X A.Ş. 09.03.2006 tarihinden önce bedelini döviz olarak tespit ettiği konfeksiyon mamulleri üzerinden % 18 oranında KDV hesaplamış olup bedelini 30.04.2006 tarihinde döviz olarak tahsil etmiştir. Oluşan lehte kur farkı için iç yüzde ile % 18 oranında KDV hesaplaması gerekmektedir.