25.2.2008 / Mehmet Atılgan
Yayımlanma Tarihi : 25.02.2008
Ortaklara Döviz Cinsinden Verilen Borçlara İlişkin Aleyhte Kur Farkları Gider Yazılabilir mi ? Bilindiği üzere işletmelerin esas faaliyet konuları dışındaki işlemleri dolayısıyla ortaklarına işletmenin kaynaklarından belli bir parayı kullandırdıklarına sıkça rastlanılmaktadır. Bu gibi durumlarda kullandırılan paralar için adat yöntemiyle faiz hesaplanıp, KDV li fatura düzenlenmesi ve hesaplanan faiz tutarının gelir olarak sonuç hesaplarına aktarılması genel kabul görmüş uygulama biçimidir. Son yıllarda ulusal paramız yabancı paralar karşısında değer kazanmaktadır. Diğer bir ifadeyle kurlar düşük seviyelerde seyretmektedir. Bu durumda ortaklara yabancı para cinsinden kullandırılan paralar nedeniyle işletme aleyhine kur farkları oluşmaktadır. Ortaklara verilen yabancı para cinsinden borçlar nedeniyle bilanço gününde yapılan değerleme sonucu ortaya çıkan aleyhte kur farklarının mali kara ulaşırken gider olarak kabul edilip edilmeyeceği tartışılması gereken önemli bir konudur. 5520 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu nun (KVK) 6 ncı maddesi safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu nun (GVK) ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağını hükme bağlamıştır. Bilindiği üzere bilanço esasında ticari kazanca, işletmenin dönem sonu öz sermayesi ile dönem başı öz sermayesi arasındaki olumlu farka; işletme sahibi veya sahiplerince işletmeden çekilen değerlerin ilave, işletmeye ilave edilen değerlerin ise indirilmesi sonucunda ulaşılır. Ticari kazancın bu şekilde tespiti sırasında Vergi Usul Kanunu nun (VUK) değerlemeye ilişkin hükümleri ile GVK nın 40 ve 41 inci maddeleri hükümleri dikkate alınır.(GVK Mad.38) Safi kurum kazancına ulaşabilmek içinde KVK da yer alan indirim ve ilave hükümleri ayrıca göz önünde bulundurulur. Ticari kazancın tespitinde indirim olarak kabul edilen giderler GVK nın 40 ıncı maddesinde ismen sayılmıştır. Ancak kazancın belirlenmesinde gayrisafi hasılattan indirilmesi kabul edilen; ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin neler olduğu vergi kanunlarında belirtilmemiştir. Genel olarak yürütülen faaliyetin maddi yapısıyla ilgili olmayan, her ne şekilde olur ise olsun, bir ticari organizasyonun mevcudiyeti halinde yapılması gerekli olan giderler genel giderlerdir. Uygulamada: Aydınlatma ve ısıtma, Kırtasiye ve muhasebe, Temsil ve ağırlama, Reklam, Üretim üniteleri dışında çalışan personel ücretleri, Mesleki teşekküllere ödenen aidat ve benzeri giderler ile, Genel nitelikteki finansman giderlerinin, genel giderler arasına girdiği kabul edilir. Esas olan dönem içerisinde yapılan genel giderlerle ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili illiyet bağının kurulabilmesidir. Diğer yandan yapılan gider gayri maddi hak alımına ilişkin olmamalıdır. İşte bu noktada, esas faaliyet konuları dışındaki işlemleri dolayısıyla ortaklara verilen yabancı para cinsinden borçlar nedeniyle; ortaya çıkan aleyhte kur farklarının ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili illiyet bağını kurmak pek mümkün görünmemektedir. Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Bu durum yemin haricinde her türlü delil ile ispatlanabilir. (VUK-3) Ortak ya da ortakların işletmeden aldığı borç paraları işletmenin esas faaliyeti çerçevesinde kullandıkları hukuki geçerliliği olan delillerle ispat edilebilir ise; sırf muhasebe kayıtlarının 13 ya da 23 grubundan bir hesaba yapılmış olması olayın gerçek mahiyetini değiştirmez. Bu sadece bir usul hatası olur. Bu gibi durumlarda kur farkları gider olarak kabul edilebileceği gibi adat yöntemiyle faiz hesaplanmasına da gerek olmaz. Ancak işletmelerin esas faaliyet konuları dışındaki işlemleri dolayısıyla ortaklarına, işletmenin kaynaklarından kullandırdıkları paralar için durum farklılık arz eder. Çünkü işletme sahibine ya da ortaklara aktarılan bu paralar, başka bir işin finansmanında kullanılabileceği gibi işletme sahibinin ya da ortakların şahsi servetlerine katılan lüks otomobilin veya havuzlu bir villanın finansmanında da kullanılmış olabilir. Kaldı ki şahsi mameleke dahil olacak varlıkların lüks olup olmaması da olayın mahiyetini değiştirmez. Gerek vergi kanunları gerekse muhasebe sistemi işletme sahibi ile işletmenin varlıklarını kesin çizgiler ile ayırmıştır. Gider kabul edilmeyen ödemeleri hükme bağlayan GVK nın 41 inci maddesinin ilk 5 bendi işletme sahibi ile işletmenin ayrı ayrı kişilikler olduklarının altını çizmektedir. Görünen o ki işletmelerin esas faaliyet konuları dışındaki işlemleri dolayısıyla ortaklarına işletmenin kaynaklarından yabancı para cinsinden verdikleri borçlar nedeniyle oluşan aleyhte kur farklarının mali kara ulaşırken kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate almaları kendi yararlarına olacaktır. Bu paralara adat yöntemiyle yürütecekleri faiz oranını belirlerken transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımına ilişkin mevzuat da göz önünde bulundurulmalıdır. YARARLANILAN KAYNAKLAR: 1- Vergi Kanunları 2- GVK Yorum ve Açıklamaları Y.Özbalcı 3- Denetim İlke ve Esasları 1.Cilt (HUK Derneği) 4- 2007 HUK Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2007